WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın

Ardahan

ARDAHAN (Gürcüce: არტაანი; “art’aani”), tarihsel Tao-Klarceti bölgesinde yer alan bir bölgenin ve geç dönemden itibaren bu bölgenin merkezi olan kentin adıdır. Gürcüce kaynaklarda Artaani olarak geçen ve Ardahan adı,  büyük ihtimalle bu adın bozulmasında ortaya çıkmıştır.

ETİMOLOJİ
Ardahan adının kaynağı tam olarak bilinmemektedir. Gürcülerden bölgeyi ele geçiren Osmanlılar, 1595 tarihli Defter-i Mufassal-i Vilayet-i Gürcistan gibi ilk tahrirlerde bir liva olarak Ardahan’ı bugünkü adına (اردهان) uygun kayda geçirmişlerdir.[1] Gürcüce kaynaklarda ise bölgenin adı yaygın olarak Artaani (არტაანი) biçiminde yazılıyordu. Bununla birlikte Gürcüce kaynaklarda Artahani (არტაჰანი), Artani (არტანი) de kullanılıyordu. Günümüzde Gürcistan’ın doğusunda Artani (Yukarı ve Aşağı) adlarını taşıyan iki köy vardır. Osmanlıca kayıtlardaki Ardahan adının Gürcüce Artahani’den (არტაჰანი) geldiğine ilişkin görüşler vardır. Diğer Gürcüce yer adlarında olduğu gibi Artahani ya da Artaani adındaki Gürcücedeki “tı'” (“ტ”, t’) foneminin istisnasız olarak Osmanlıcada “dal” (د) fonemine ve Latin harfli Türkçede ise “de” (d) fonemine dönüştüğü belirtilmektedir.[2] Daha geç tarihli Osmanlı tahriri olan Defter-i Caba-i Eyalet-i Çıldır‘da da Ardahan aynı biçimde yazılmıştır.[3] Osmanlıca son kayıtlardan biri olan 1928 tarihli ve Son Teşkilat-i Mülkiyede Köylerimizin Adları adlı Osmanlıca yayında da bu yer adı Ardahan (اردهان) olarak olduğu gibi korunmuştur.[4]

Ardahan Kalesi, 1878. Fotoğraf: Dmitri Ermakov.

 TARİHÇE
Ardahan kentinin kuruluşu hakkında bilgi yoktur. Gürcü tarihçi Leonti Mroveli’nin Kartlis Tshovreba adlı ünlü Gürcü tarihinde aktardığı rivayete göre Mtshetos’un oğlu Cavahos Tsunda ve Ardahan kentlerini kurmuştur. Ancak kuruluşu sırasında Ardahan’ın adı Kacta Kalaki’ydi (Şeytan Şehri). Kacta Kalaki daha sonra Huri adını almıştı.[5] Gürcüce kaynaklarda Artaani adı sadece bölgeyi adlandırmak için kullanılıyordu. Başlangışça Kacta Kalaki, Huri olarak adlandırılan yerleşim birimine daha geç tarihlerde Artaani denmiştir. 16. yüzyılın sonlarında, Osmanlıların Gürcülerden ele geçirdiği toprakların erken dönem tahriri olan 1595 tarihli Defter-i Mufassal-i Vilayet-i Gürcistan’da da yönetim merkezinin adı Ardahan değildi. Ardahan-i Büzürg (Büyük Ardahan) olarak kaydedilen livanın (sancak) idari merkezinin adı Parakan (Rabat-i Kale-i Parakan; رباط قلعه پرهكن) idi.[6] Parakan Büyük Ardahan livasının en önemli kale-kentiydi. Parakan ya da Parakani adı ünlü Gürcü tarihi Kartlis Tshovreba’da da geçmektedir. Osmanlılar 16. yüzyılda Gürcü atabegleri yönetimi altındaki Samtshe-Saatabago karşı açtıkları savaşta önce Ardanuç’u (Artanuci), sonra da Parakan’ı (Parakani) ele geçirdiler. Parakan Kalesi’nin ele geçirdikten sonra Osmanlılar bütün Ardahan bölgesine hâkim oldular. Parakan adı ayrıca Evliye Çelebi ile Kâtib Çelebi’nin eserlerinde de geçmektedir.

Ardahan kentini anlatan pek çok metinde, bölgenin tarihi ile kentin tarihi birbirine karıştırılmaktadır. Bundan dolayı antik çağdan ortaçağa değin Ardahan bölgesine hâkim olan bütün devletlerin Ardahan kentini de ele geçirdikleri biçiminde yanlış bilgi verilmektedir. Oysa Ardahan kentinin eski adları olarak aktarılan Kacta Tsihe, Huri ve Parakani kale-kentlerinin tam da bugünkü Ardahan kentinin yerinde kurulmuş olduğuna ilişkin kesin bilgi mevcut değildir. Osmanlı Devleti’nin Kars ve Ardahan bölgelerini ele geçirdiği 16. yüzyılda Ardahan-i Büzürg (Büyük Ardahan) Gürcistan vilayeti, Ardahan-i Küçük (Küçük Ardahan) olarak anılan tarihsel Kola bölgesi (sonra Göle) ise Kars vilayeti sınırları içinde yer alıyordu. Ardahan-Büzürg livası (sancak) Kuzay, Meşe ve Güney nahiyelerinden oluşuyordu.

5 Mayıs 1877’de Rus birlikleri tarafından Ardahan Kalesi’ne karşı girişilen saldırı. Tablo: Aleksey Kivşenko.

Bugün Kura Nehri’nin iki yakasına yayılmış olan Ardahan kenti, uzun süre Osmanlı yönetiminde kaldıktan sonra, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rusya İmparatorluğu’nun eline geçti. Çarlık Rusya’sı yönetimi altında Ardahan, Ardahan sancağının (okrug) ve Ardahan kazasının (uçastok) merkeziydi. 1878’de Ardahan kasabasında 831’i erkek ve 795’i kadın olmak üzere 1.626 kişi yaşıyordu. Sonraki yıllarda Ardahan sancağından olduğu gibi Ardahan kasabasından da göç oldu ve Ardahan kasabasının nüfusu 1881’de 663 kişiye düştü. Ertesi yıl kasabanın nüfusu 719 kişiden oluşuyordu.[7] Bir başka kaynağın aktardığı resmi verilere göre Ardahan sancağından (okrug) 1.407 hane veya 22.843 kişi Osmanlı ülkesine göç etmiştir.[8] Bununla brlikte, nüfusu azalmış olan Ardahan kasabasında Müslümanların dışında Ermeniler ve Rumlar, az sayıda da Yahudi yaşıyordu. Kasabada tuğla ve deri imalathaneleri ile değirmenler ve bir tane de meslek okulu vardı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordusunun bölgeden çekilmesinin ardında Ardahan, 1918-1921 arasında bağımsız olan Gürcistan sınırları içinde kaldı. 1921’de, Kızıl Ordu’nun Gürcistan’ı işgali sırasında Ardahan, Batum ve Artvin bölgeleriyle birlikte fiilen Türkiye’ye katıldı. Ancak bağımsız Gürcistan ordusunun komutanlarında Giorgi Mazniaşvili Türk birliklerini Batum’dan püskürtüp kenti Bolşeviklere teslim etti. 16 Mart 1921’de, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti arasında imzalanan Moskova Antlaşması’yla Ardahan ve Artvin Türkiye’ye bırakıldı.[9]

1920 senesi Temmuzunda, Batum, İngilizler tarafından tahliye edilince Gürcüler hemen işgal ettiler: Bu keyfiyet Brestlitovsk ve Trabzon Muahedelerine muhalif olduğundan, 25 Temmuz 1920’de tarafımızdan protesto edilmişti.
8 Şubat 1921 de Ankara’da itimatnamesini takdim etmiş olan Gürcü sefirile de, Türkiye – Gürcüstan Muahedesi için müzakere başlamıştı. Nihayet 23 Şubat 1921 de verdiğimiz kat’i bir ültimatom üzerine Ardahan, Artvin ve Batum’un tarafımızdan işgaline muvafakat olundu. Batum’un işgali bu tarihten on beş gün sora vaki olmuştur. İşbu yerlerde, Türkiye’ye iltihakını sabırsızlıkla bekliyen halkın alkışları içinde işgal keyfiyeti vaki oldu.
Bilahare, Moskova Muahedesi  mucibince Batum tahliye ve fakat işgal eylemiş olduğumuz aksamı sairenin ana vatana merbutiyeti teyit olundu.
(Kaynak: Nutuk, 1934, 2 cilt;  2. cilt, sayfa 41.)

TARİHSEL YAPILAR
Bugünkü Ardahan kenti sınırları içinde ve yakın çevresinde birkaç tarihsel yapı kalıntısı vardır. Bunlardan biri olan Mindaşeni Kilisesi’dir. Yapı, Ardahan kentinin güneydoğu ucunda, Göle yolunun sağ kıyısında yer alır. Parakani’nin (Ardahan’ın eski adı) bir köyü olan Mindaşeni’deki köy kilisesi, tek nefli bir yapıdır ve bir kısmı günümüze ulaşmıştır. 2011 yılında duvarları ayakta olan kilisenin bir duvarı, kısa bir süre sonra bilinçli biçimde yıkılmıştır. Bir başka kilise ise, Parakani (Ardahan’ın eski adı) adını taşıyan kalenin kilisesidir. Tek nefli bir yapı olan Parakani Kilisesi tamamen yıkılmıştır. Bugünkü kent sınırları içinde kalan ve kentin kuzeydoğu ucunda bulunan eski Kayabaşı köyündeki kubbeli kiliseden de günümüze sadece yıkıntılar kalmıştır.[10]

Ardahan kentinin güneydoğu ucunda, eski Mindaşeni köyündeki Mindaşeni Kilisesi, 2015. Fotoğraf: Buba Kudava,  Tao-Klarceti – Tarihsel ve Kültürel Anıtlar Kataloğu (Gürcüce), 2018, Tiflis.

Kiliselerin dışında Ardahan kentinde ve yakın çevresinde, bazısı yıkılmış birkaç kale vardır. Bugünkü Ardahan kentinin sınırları içinde sayılan eski Parakani köyündeki kale, kentin 3 kilometre kuzeyinde bir tepede yer alır. Orta büyüklükteki kale (70 × 55 m), 19. yüzyılda Ruslar tarafından askeri karargâh olarak kullanılmıştır. Ramazan Tabya da denilen bu kalenin 800 metre batısında, Ardahan kentinin 3 kilometre kuzeyinde bulunan Parakani Kalesi (60 × 36 m), iki dere arasındaki bir tepede yer alır. Kale tamamen yıkılmıştır. Ardahan kentinin 1,5 kilometre kuzeyindeki bir tepede, yığma taşla inşa edilmiş olduğu anlaşılan küçük bir kalenin (33 × 30 m) kalıntıları da günümüze ulaşmıştır. Bugün Ardahan Kalesi olarak bilinen kale ise, günümüze sağlam ulaşmıştır. Dikdörtgen planlı bir yapı olan kale (328 × 180 m), kent merkezinin kuzeyinde, Halil Efendi Mahallesi ile Ardahan kent merkezini birbirinden ayıran Kura Nehri’nin hemen sol tarafında yer alır. Ardahan Kalesi’nin 14 adet kule bulunmaktadır.[11]

Ardahan Kalesi. Kaynak: Ekvtime Takaişvili, Bütün Eserleri (Gürcüce), Tiflis, 2016.

ARDAHAN TARİHİ: 
Ardahan’ın tarihi, geleneksel söylencelere göre Nuh Peygamber’in oğlu Yafet’in soyuna dayandırılmaktadır ve Yafet’in üçüncü kuşaktan torunu Cavahos tarafından kurulduğu ileri sürülmektedir. O dönemde Kacta-kalak ve Hur adıyla anılan şehir Gürcü tarihinde önemli bir yer işgal etmiş, Kartli Krallığı’nın kurulmasıyla sonuçlanan, Büyük İskender’in komutanı Azon ile Gürcü topluluklarını bir araya getiren Parnavaz (M. Ö. 302-237) arasındaki savaş Ardahan yakınlarında gerçekleştirilmiştir. Parnavaz topraklarına sekiz eristav (emir) ve bir komutan atamış, Ardahan Tsunda’ya tayin edilen beşinci eristavın toprakları içerisinde kalmıştır. Kral Mirian döneminde (265-342) Kapadokyalı Azize Nino’nun telkinleriyle Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesi (317 veya 327 yılında) sonucunda, kilise inşa etmek ve vaftiz yapmak üzere Bizans İmparatoru Constantinus’tan talep edilen rahip ve mimarların inşa ettikleri ilk kilise de Ardahan sınırlarında bulunmaktadır. Mimarlar Eruşeti’de (şimdi Ardahan’ın Hanak İlçesi’ne bağlı Oğuzyolu Köyü) yaptıkları bu kiliseyi, Constantinus’un Hıristiyanlığın kabul edilmesinden duyduğu memnuniyetin bir göstergesi olarak Gürcistan’a götürülmek üzere kendilerine verdiği, İsa’nın çarmıha gerilişi sırasında ellerine çakılan çivileri bırakarak kutsamışlardır.
Kral Mirian’dan sonra da bölgede kiliselerin inşasına devam edilmiş; çok dindar olan Mirian’ın oğlu Bakar’ın oğlu III. Mirdat (364-379) kilise bulunmayan Klarceti (şimdi Artvin’in Bereket Köyü) vadisinde ve Tuharisi Kalesi’nde birçok kiliseler yaptırmıştır. Eruşeti ve Tsunda’ya da yeni kiliseler kurdurarak bizzat kendisinin yaptığı haçları Eruşeti’ye göndermiştir.
5. yüzyıla gelindiğinde, Kral Vahtang Gorgasali’nin piskopos tayin ettiği on bir kilise arasında Klarceti’deki Ahiza Kilisesi’yle birlikte Ardahan da yer almıştır.
7. yüzyıl başlarında hızla gelişen Arap akınlarının ve başkent Tiflis’te bir Arap Emirliği’nin kurulmasının sonucunda, bu akınlardan nispeten daha az etkilenen Tao (Erzurum) ve Klarceti bölgesine yoğun göçler olmuş; Bagratlı Aşot 813/819 yılında Ardanuç’u başkent yaparak Tao-Klarceti Beyliği’ni kurmuştur8. Ardahan ve çevresi de bu yeni beyliğin sınırları içinde kalmıştır. Hızla yükselen İslamiyet’e karşı Hıristiyanlığı korumak amacıyla, Kartli’den gelen Rahip Grigol Handzta ve arkadaşlarının zorluklar içinde geçen özverili çalışmaları sonucunda özellikle Klarceti’de çok sayıda manastır inşa edilmiş ve bölge zamanla “Gürcistan’ın Sina’sı” olarak vasıflandırılacak kadar önemli bir dinsel merkez haline gelmiştir. Ancak ilk kiliselerin kurulduğu, piskoposların tayin edildiği Ardahan dinsel açıdan, özellikle de manastır faaliyetleri yönünden Klarceti ve Tao’ya nazaran ikinci planda kalmış, bu yöreden günümüze sadece iki manastır ulaşmıştır. Bu manastırlar Göle Uğurtaşı (Dört Kilise) Köyü Dört Kilise Manastırı ile makaleye konu olan Vaşlobi Manastırı’dır.
Kaynak:  Fahriye Bayram, “Doğunun Unutulmuş Bir Manastırı: Vaşlobi”.

KAYNAKÇA:
1. ^ Defter-i Mufassal-i Vilayet-i Gürcistan (Gürcüce ve Osmanlıca), (Yayıma hazırlayan) Sergi Cikia, Tiflis, 1941-1958, 3 cilt; 1. Cilt, s. 411.
2. ^ Defter-i Mufassal-i Vilayet-i Gürcistan (Gürcüce ve Osmanlıca), (Yayıma hazırlayan) Sergi Cikia, Tiflis, 1941-1958, 3 cilt, 3. Cilt, s. 496-498.
3. ^ Defter-i Caba-i Eyalet-i Çıldır 1694-1732 (Gürcüce ve Osmanlıca), (Yayıma hazırlayan) Tsisana Abuladze, Tiflis, 1979, s. 325 ve diğer sayfalar.
4. ^ Son Teşkilat-i Mülkiyede Köylerimizin Adları (Osmanlıca), İstanbul, 1928, s. 759.
5. ^ Kartlis Tskhovreba, A History of Georgia, Tiflis, 2014, s. 16.
6. ^ Defter-i Mufassal-i Vilayet-i Gürcistan (Gürcüce ve Osmanlıca), (Yayıma hazırlayan) Sergi Cikia, Tiflis, 1941-1958, 3 cilt, 3. Cilt, s. 501.
7. ^ Candan Badem, Çarlık Yönetiminde Kars, Ardahan, Artvin, İstanbul, 2018, s. 198.
8. ^ Ekvtime Takaişvili, 1907 Yılı Kola-Oltisi ve Çangli’de Arkeolojik Araştırmalar Gezisi (Gürcüce), 1938, Paris, s. 10.
9. ^ Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, İstanbul, 1934, 2. cilt, s. 41.
10. ^ Tao-Klarceti – Tarihsel ve Kültürel Anıtlar Kataloğu (Gürcüce), (Editör) Buba Kudava, (Yazarlar) Nestan Bagauri, Zurab Batiaşvili, İrma Beridze, Buba Kudava, Nikoloz Jğenti, Goça Saitidze, Natia Hizanişvili, 2018, Tiflis, s. 194, 198-199.
11. ^ Tao-Klarceti – Tarihsel ve Kültürel Anıtlar Kataloğu (Gürcüce), (Editör) Buba Kudava, (Yazarlar) Nestan Bagauri, Zurab Batiaşvili, İrma Beridze, Buba Kudava, Nikoloz Jğenti, Goça Saitidze, Natia Hizanişvili, 2018, Tiflis, s. 356-357.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi:
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close